GENEL CERRAHİ

MEME HASTALIKLARI VE AMELİYATLARI

Meme Hastalıkları ve Ameliyatları: Nedir, Uygulamalar Prosedürler Nelerdir, Sık Sorulan Sorular

Meme Hastalığı Nedir?

Kadınlarda meme hastalıkları dendiğinde akla ilk gelen meme kanseridir. Ancak memede her kitle kanser anlamına gelmemektedir. Memede hissedilen ve şikayetlere yol açan kitlelerin iyi huylu meme hastalıklarına bağlı olarak görülme oranı kanserden daha yüksektir.

Meme dokusunda oluşan bu kitleler iyi huylu ve kötü huylu olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İyi huylu kitleler hasta için zararı olmayan, çevre dokuya ve organlara yayılmayan, hayati riski bulunmayan kitlelerdir. Genellikle 30 – 50 yaş arasında görülür ve çoğu menopoz dönemine girildiğinde kaybolur. Kötü huylu kitleler meme kanseri anlamına gelir.

1.İyi Huylu Meme Kistleri

İyi huylu meme hastalıkları denildiğinde akla ilk olarak meme kistleri, fibroadenomlar, filloid tümörler, intraduktal papillom, duktektazi, yağ nekrozu ve meme enfeksiyonları gelmektedir. Meme kistleri memede en sık görülen içi sıvı ile dolu oluşumlardır. Çok sık karşılaşıldığı için günümüzde bir hastalık değil normalin varyasyonu olarak kabul edilmektedir.
Fibrokistik değişiklikler aslında belirli bir meme hastalığını veya klinik bir durumu işaret etmemektedir. Daha çok fizyolojik bir meme dokusu şeklini ifade etmektedir. Fibrokistik değişikliklerin kesin görülme sıklığını tahmin etmek güçtür. Çünkü üreme çağında olan kadınların büyük kısmında meme yapısı bu şekildedir. Özellikle de otuzlu ve kırklı yaşlarda daha sık rastlanır. Bu değişikliklerde genellikle az veya çok ağrı görülür. Bu ağrı özellikle adet döneminde artar.

Meme kanseri kadınlarda en fazla görülen kanserdir. Meme kanseri, hücrelerin kanser niteliği kazanması (sınırsız ve kontrolsüz çoğalma, büyümeye başlaması) sonucu oluşur. Meme kanseri her 8-10 kadından birinde yaşam boyunca oluşmaktadır. Fakat, çok az kişi bunun önemini anlamakta veya risk altında olduğunun farkına varmaktadır.

Yeni tedavi seçenekleri giderek artmakla birlikte, meme kanserinde başarı erken tanıdan geçmektedir. Meme kanserine erken tanı konulursa hastalıktan kurtulma şansı yüzde 96’dır. Bu sebeple erken tarama tetkiklerini yaptırmak ve erkenden uyaracak ve doktora başvurmanızı sağlayacak belirtileri iyi bilmek gerekmektedir.

  • Yaş: Yaş ilerledikçe (özellikle 50 yaşından sonra) meme kanseri riski artmaktadır. 25 yaşındaki her 20 bin kadından birinde meme kanseri görülürken, 80 yaşına ulaşan kadınlarda bu risk her 8 kadında bire çıkmaktadır.
  • Aile öyküsü: Ailesinde, özellikle birinci derece yakınlarında, meme kanseri ve/veya over kanseri olanlarda risk artmaktadır.
  • Adet başlangıç ve menapoz yaşı: Erken yaşta adet görmeye başlayanlar (12 yaş öncesi) ve geç menapoza girenlerde (50 yaşından sonra), meme dokusu daha uzun östrojen hormonu etkisinde kaldığı için meme kanseri riski artmaktadır.
  • Doğum ve emzirme: Hiç doğum yapmamak, geç doğum yapmak (30 yaş sonrası), emzirmemek riski artırmaktadır.
  • Hormon tedavileri: Menapoz sonrası kontrolsüz kullanılan hormon tedavileri riski artırmaktadır.
  • Kilo: Aşırı kilolu olmak, yağlı beslenmek riski artırmaktadır.
  • Genetik: Meme kanserlerinin yanlız yüzde 5-10’u genetik bir bozukluğa bağlıdır. Ailesinde erken yaşta meme kanseri görülen birden fazla yakını olan, meme kanseri ve over kanseri birlikte görülen yakını olan, çift taraflı meme kanseri veya erkek akrabasında meme kanseri öyküsü olan kişilere genetik testlerin yapılması önerilmektedir.
  • Alkol: Düzenli kullanım riski artırmaktadır.

Meme kanserinin en sık belirtisi memede ağrısız bir kitlenin hissedilmesidir. Ancak, hastaların yüzde 10 kadarı, kitle olmaksızın ağrı hissetmektedir. Meme kanserinin daha seyrek görülen belirtileri göğüste oluşan geçici olmayan değişimler (örneğin kalınlaşma, şişlikler, deride tahriş ya da bozulmalar), akıntılar, aşınma, göğüs ucunun hassaslaşması yada içe dönmesi de dahil olmak üzere göğüs ucu belirtileridir. Tedavisi en kolay olan erken evredeki meme kanserleri tipik olarak hiçbir belirti göstermezler. Bu nedenle, kadınların meme kanserinin erken tanısı için önerilen kontrol programlarını uygulamaları çok önemlidir. Meme kanserine erken evrede tanı konması, tedavi seçeneklerinin sayısını, tedavinin başarıya ulaşma ve hayatta kalma şansını önemli oranda arttırır.

Erken tanı için temelde önerilen birbirlerini tamamlayıcı üç yöntem vardır:

  • Kişisel (kendi kendine yapılan) meme muayenesi.
  • 16 yaş sonrası, adetin 7.-10. günleri arasında ayda bir kez yapılması önerilir.
  • Klinik (doktor tarafından yapılan) meme muayenesi. 20-40 yaş arası 1-3 yılda bir, 40 yaşından itibaren ise yıllık olarak doktor tarafından meme muayenesi yapılması önerilir. Standart düzeyde riski olan kadınlarda 40 yaşından itibaren yıllık mamografi yapılması meme kanserinin erken evrede yakalanmasını sağlamaktadır.

Meme kanseri tanısı görüntüleme birimleri ve klinik muayene bulguları ile konur. Görüntülemenin temel direği yıllık mammografidir. Memenin yapısal özelliklerine ve bulgulara göre mammografiye meme ultrasonu eklenebilir. Eskiden analog cihazlarla çekilen mammografiler günümüzde dijital cihazlarla yapılmaktadır. Mammografi ve meme ultrasonunun bu konuda uzmanlaşmış bir meme radyoloğu tarafından ve en az 20 dakika süre ayrılarak yapılması gerekmektedir.

Meme kanseri riski günlük yaşamda yapılacak bazı değişikliklerle azaltılabilir. Kilo almamaya dikkat etmek, spor yapmak, yağ içeriği yüksek gıdalar yememek, sigara ve alkol kullanmamak ve menapoz sonrası hormon replasman tedavileri almamak yoluyla risk azaltılabilir. Ailede öyküsü ile genetik geçişli meme kanseri riski yüksek olanlarda yapılacak olan genetik analizler sonucunda genetik bir bozukluk saptanan hastalarda ise, her iki memenin cerrahi olarak çıkarılması ve yerine protez konması, yumurtalıkların (over) alınması veya ilaç tedavisi gibi yöntemlerden birisi uygulanabilir.

Günümüz görüntüleme olanakları memedeki 1 milimetrelik bir kist veya kitlenin, ultrason eşliğinde doku tanısının konulmasına olanak tanımaktadır.

Hastalığın evresi, patolojik inceleme sonrası saptanan tümör özelliklerine göre cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, hormonal tedavi, ve biolojik tedaviler tek başlarına veya bir arada kullanılarak tedavi yapılmaktadır.

Meme kanserinin erken evresinde en etkin tedavi cerrahidir. Halk arasındaki yanlış inanışlar sebebiyle, hastalar cerrahi önerildiği zaman tedaviyi reddedebilmektedir. Meme kanserinde cerrahi tedavi önerilenler, hastalıkları erken evrelerde olan ve ameliyatla kanserli doku tam olarak çıkartılabildiğinden yaşam şansı en yüksek hasta grubunu oluşturmaktadır.

Meme kanseri tanısı alan herkesin tüm memesinin çıkarılması gerekir mi?
Hayır. Tümörün büyüklüğü, yeri ve mamografideki görünüm ameliyatın boyutunu belirlemektedir. Tümör küçük ve başlangıç evresinde ise memenin sadece küçük bir bölümünün alınması yeterli olabilmektedir. Aynı durumda ikinci bir seçenek daha vardır. Bu da memenin cildi ve meme başı korunarak içinin boşaltılması ve aynı seansta yeni meme yapılmasıdır.

Günümüzde meme kanserinin tedavisinde, cerrahi girişimin birkaç farklı uygulaması vardır. Bu uygulamalar temel olarak, memenin alınmadan korunmasına yönelik olanlar ve memenin tümünün çıkartılmasına yönelik olanlar olarak iki ana gruba ayrılmaktadır. Meme kanseri erken evrede yakalanabildiğinde memenin alınmadığı meme koruyucu cerrahiler uygulanabilmektedir. Meme kanserinin erken yakalandığı durumlarda memenin alınmadığı cerrahi uygulamalar ile hastalığın psikolojik travması en aza indirilmektedir. Bunlara ek olarak alınan memenin yerine, plastik cerrahi teknikler ile yeniden meme rekonstrüksiyonu yapılması gibi ameliyatlar da vardır.

Meme koruyucu cerrahi radyoterapi (ışın tedavisi) ile birlikte uygulanmakta olup belirli kriterleri taşıyan hastalarda uygulandığında, memenin tümünün alınması ile aynı tıbbi sağ kalım sürelerini sağlamaktadır. Ayrıca kozmetik olarak çok daha iyi sonuç vermektedir. Kanserin bulunduğu doku ile birlikte çevresinde yeterli miktarda sağlam dokunun alınması ile yapılan cerrahi girişimdir. Tümör ile birlikte ne kadar sağlam doku alınırsa aynı yerde kanserin tekrarlama riski o kadar azalmaktadır.

Bazı durumlarda memenin tümü alınır. Meme dokusu ile birlikte meme derisi ve meme başı da birlikte alınır. Sadece memenin tümünün alındığı durumlarda basit mastektomi, beraberinde koltukaltı lenf bezlerinin de alındığı durumlarda da modifiye radikal mastektomi ismini alır. Memenin tümünün alınması ile meme koruyucu cerrahinin yapılmasının arasındaki en önemli fark, aynı memede meme kanserinin tekrar etme riskinin daha az olmasıdır. Vücudun herhangi bir yerinde, meme kanserinin ameliyat sonra görülmesi (metastaz) riski ise seçilen iki ameliyat tipinde de herhangi bir farklılık görülmemektedir.

Memede saptanan meme kanserinin koltuk altındaki lenf bezlerine gidip gitmemesine göre, hastalığın sınıflandırılması (stage) yapılır. Tedavi de buna göre yönlendirilir. Bu nedenle koltuk altı lenf bezlerinin değerlendirilmesi çok önemlidir. Koltuk altı lenf bezlerine kanser hücreleri gitmiş ise, buradaki lenf bezlerinden vücuda yayılma olasılığı vardır. Ayrıca burada kanser hücreleri büyüyüp yeni tümörler oluşturabilir. Bu nedenlerle koltuk altı lenf bezlerinde tutulma varsa, buradaki lenf bezleri mutlaka cerrahi olarak çıkartılmalıdır.